No Products in the Cart
Bu yazı dizisinin ilk bölümünde, veri merkezi sektörünü diğer sektörlerden ayıran unsurlar özetlenmişti. Şimdi ise, bu özellikler göz önüne alınarak bir veri merkezi profesyonelinin kendi değerini nasıl artırabileceği üzerine düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
Yazının önemli bir noktası yazarın yaklaşımıyla ilgilidir: Burada yer verilen öneriler, yazarın doğrudan uyguladığı ya da başardığı şeyler değil; kendi gelişiminde kullandığı yöntem ve stratejilerden oluşmaktadır. Bu ayrımın altını çizmek gerekir. Aksi takdirde yazının bütünlüğü bozulabilir. Zira veri merkezi altyapısı, sürekli gelişen ve yeniliklere açık bir alandır; her an büyük dönüşümler yaşanabilir. Bu yüzden “ben oldum” demek, kariyerin duraklamasına hatta son bulmasına neden olabilir.
Temel mühendislik tasarımları ve hesaplamaları, çoğunlukla insan ihtiyaçlarını merkez alan uygulamalar doğrultusunda geliştirilir. Eğitim kurumlarının müfredatları ve uygulamalı eğitimleri de bu yaklaşıma uygun şekilde şekillenir. Ancak, tıpkı diğer kritik tesislerde olduğu gibi, veri merkezlerinde de insana doğrudan hizmet eden alanlar oldukça sınırlıdır. Geniş alan tasarımları büyük ölçüde; sunucu, ağ ve depolama cihazları ile bunları destekleyen sistemlerin ve operasyonel faaliyetlerin ihtiyaçları doğrultusunda gerçekleştirilir.
Bu bağlamda, Bilgi Teknolojisi (BT) donanımlarının yapısal özellikleri ve temel gereksinimleri, tasarım, uygulama ve işletme süreçlerinin doğasını farklılaştırır. Güç dağıtımı, iklimlendirme, havalandırma, aydınlatma ve güvenlik gibi destek sistemlerinin doğru yapılandırılması, ancak BT donanımlarının teknik gereksinimlerinin detaylı şekilde anlaşılmasıyla mümkün olabilir.
Bir veri merkezinin temel görevi, bünyesinde barındırdığı bilgi teknolojisi donanımlarına yüksek performans, kesintisiz iş sürekliliği ve üst düzey güvenlik sağlayacak bir ortam sunmaktır. Hangi alanda çalışıyor olursanız olun, veri merkezlerine sunduğunuz ürün ve hizmetlerin bu temel hedeflere katkısı, sizin sektördeki değerinizi ve etkinliğinizi doğrudan artırır.
Bu bölümde "iş sürekliliği" kavramının algısal boyutuna odaklanacağız. İş sürekliliği, yani 7 gün 24 saat kesintisiz hizmet, bilginin işlenmesi, dağıtılması ve saklanması için vazgeçilmezdir. Dijitalleşen kurumlar için bu bir varlık sebebidir; yaşanacak herhangi bir kesinti, prestij kaybı, gelir ve hizmet kaybı ile ek telafi maliyetleri doğurabilir.
Uygulamaların kesintisiz çalışabilmesi için, üzerinde koştukları veri merkezi altyapısının da ideal koşulları sürekli olarak sağlaması beklenir. Bu yüzden bilgi teknolojisi donanımları, iş sürekliliği ilkelerine uygun biçimde tasarlanır ve seçilen bileşenlerin güvenilirlik düzeyi kritik bir faktördür. Aynı şekilde, bu donanımlara ideal çalışma ortamını sunan altyapı sistemlerinin de yüksek iş sürekliliği sağlaması esastır.
Veri merkezi altyapısı için sağlanan her ürün ve hizmetin birincil değeri, sunduğu iş sürekliliği seviyesidir. Dolayısıyla bu alanda faaliyet gösteren tüm paydaşlar için rekabet avantajı sağlayacak temel unsur, ürün veya hizmetin sunduğu iş sürekliliği düzeyidir.
Örneğin, bir ürün sağlayıcının çözümünü ön plana çıkaran; yalnızca fonksiyonları değil, aynı zamanda düşük hata oranı (güvenilirlik), yedekli mimarisi, gelişmiş yönetim yazılımı, bakım programlarıyla garantilenen ilk günkü performans ve uzun ürün ömrü beklentisidir. Bu bağlamda, yalnızca daha ucuz ya da daha işlevsel ürünlerin veri merkezi sektöründe her zaman tercih edilmemesi şaşırtıcı değildir.
Benzer şekilde bir tasarım hizmeti sunuyorsanız, seçilen tasarım yaklaşımı ve ürün tercihleri iş sürekliliği performansını önceliklendirmelidir. Hatta on milyon metrekarelik nitelikli bina projelerine imza atmış olsanız bile, 1000 metrekarelik bir beyaz alanı kapsayan veri merkezi projesinde, yetersiz deneyime sahip olarak değerlendirilebilirsiniz.
Bir veri merkezinde, birbirine sıkı sıkıya bağlı 15'in üzerinde sistem birlikte çalışır. Bu nedenle, kendi uzmanlık alanınız ne kadar derin olursa olsun, diğer sistemleri de prensip düzeyinde tanımak, sektördeki değerinizi artıran önemli bir unsurdur.
Her sistemin ne işe yaradığı, hangi prensiplere göre çalıştığı ve diğer sistemlerle nasıl etkileşimde bulunduğu gibi temel bilgiler; hem kendi alanınızdaki etkinliğinizi hem de diğer disiplinlerle uyum içinde çalışma yeteneğinizi büyük ölçüde geliştirir.
Doğal olarak proje toplantılarında farklı disiplinlerden kişiler ve çeşitli ürün sağlayıcılarla karşılaşacaksınız. Bu toplantılarda, diğer sistemlerle ilgili yapılan konuşmalara dikkatlice kulak vermek, aralarda uygun anlarda ürün ve sistemlerin prensiplerini kavramaya çalışmak ve gerektiğinde sorular sormak; zamanla size güçlü bir bilgi birikimi kazandıracaktır. Bu bilgi, doğrudan olmasa da başarınızı tahmin edemeyeceğiniz kadar olumlu etkileyecektir.
Hele ki tasarım, proje yönetimi veya işletme gibi bütünsel bakış gerektiren bir sorumluluğunuz varsa; sistemi bir bütün olarak kavrayamadan başarıya ulaşmak pek mümkün değildir.
“Bütünsel bakış” yaklaşımının en önemli ve kesinlikle göz ardı edilmemesi gereken boyutu, uzman olduğunuz disiplinin diğer disiplin ve sistemlerle olan ilişkilerinin açıkça anlaşılması ve ilgili dokümantasyonlarla net biçimde ortaya konmasıdır.
Bu bir tercih değil, bir zorunluluktur; çünkü kendi disiplininizdeki başarı, çoğunlukla diğer sistemlerle olan bağlantılara bağlıdır. Örneğin; bir soğutma grubu (chiller) sağlayıcısı, çalışmasını sürdürebilmek için güç bağlantıları, yerleşim planları, sıvı akış ve havalandırma gereksinimleri, pompa seçimi, operasyon senaryoları, zamanlama diyagramları, nokta listeleri, enstrüman özellikleri ve sıvının kimyasal parametreleri gibi birçok konuda diğer disiplinlerle doğrudan bilgi alışverişine ihtiyaç duyar.
Bu bağlantı noktalarındaki bilgi eksikliği ise bir veri merkezi projesinde zaman kaybına, maliyet artışına ve kalite düşüşüne neden olabilir. Hatalı yerleşim, eksik güç altyapısı veya zamanlamada uyumsuzluk gibi konular, projenin başarısını doğrudan etkiler.
Bu nedenle, tasarım, proje yönetimi ve işletme gibi süreçlerin her birinde, tüm disiplinleri kapsayacak şekilde kesişim ve bağlantı noktalarının yönetilmesi başarının ön koşuludur.
Günümüz veri merkezi profesyonelleri, çoğu zaman bir çelişki ile karşı karşıya kalır: Veri merkezi altyapısının temel görevi, bilgi teknolojisi hizmetlerinin yüksek iş sürekliliğiyle sürdürülebilmesi için gerekli kaynak ve ortamı sağlamaktır. Bu sebeple, geçmiş deneyimlerden yararlanılarak en iyi uygulamaların oluşturulması son derece doğal görünür.
Önceki dönemlerde, veri merkezi altyapı tasarımcıları genellikle “eski kurt” mühendislerdi ve yeni tasarımlar önceki projelerden büyük ölçüde farklılaşmazdı. Bu dönemde sektöre yön veren firmalar, hem tasarım ilkelerini sürekli kopyalar hem de ürün seçimlerinde markalara sıkı sıkıya bağlı, yeniliğe kapalı bir tutum sergilerdi. Oysa piyasaya çıkan yeni ürünler, daha verimli ve işlevsel çözümler sunsa da, alışılmış konfor alanı dışına çıkılmadığı için genellikle tercih edilmezdi.
Ancak bilgi teknolojilerinin hızla gelişmesi ve dijitalleşmenin derinleşmesi, altyapı ihtiyaçlarını da radikal biçimde değiştirdi. Veri merkezlerinin artık sadece büyüklük ve güç yoğunluğu açısından değil; düşük karbon ayak izi, yüksek enerji verimliliği, su ve yakıt tasarrufu, çevresel düzenlemelere uyum gibi birçok yeni parametreyle de performans göstermesi bekleniyor.
Bu değişken baskılar altında altyapı tasarım anlayışı da evrim geçirdi. Eski tecrübelerin özü hâlâ değerli olsa da, yenilikçi ürün ve yaklaşımların entegre edilmesi artık bir tercih değil, zorunluluk haline geldi. Marka bağımlılığı azaldı, tasarımlar daha esnek hâle geldi ve birçok ürün, veri merkezi projelerine özel çözümlerle yeniden şekillendirildi.
Bu durum, profesyonellerin bir başka yetkinliği de geliştirmesini zorunlu kılıyor: esnek düşünebilmek. Tasarım ilkelerini kavramak, sistemlerin sınır değerlerini ve performans parametrelerini anlayarak yeni çözümleri bu bilgiyle harmanlayabilmek kritik bir beceridir. Böylece, yenilikçi ürünlerin projeye etkisi sorgulanabilir, değerlendirilebilir ve ilgili disiplin uzmanlarıyla tartışılarak riskleri önceden tespit edip yönetme kabiliyeti gelişir.
Veri merkezi standartları, tasarım, tesis ve işletme aşamalarında sertifikasyon hizmetlerinin devreye girmesiyle birlikte ticari bir yapıya bürünmüştür. Standart komisyonlarının ister uluslararası, ister kamusal, ister özel sektör kaynaklı olsun, bu süreçte önemli bir gelir modeli oluşmuştur. Bu da, veri merkezi profesyonelleri üzerinde belli bir standarda bağlı kalma baskısı yaratmakta ve taraf tutma eğilimini artırmaktadır. Bu tür dar çerçevelerden mutlaka kaçınılmalıdır.
Standartlar; tekrarlanabilirlik sağladığı sürece insanlara, süreçlere ve sistemlere değer katan kurallar bütünüdür. Örneğin bir vida ya da kabloya yönelik teknik standartlar, teorik bilgi ve deneysel verilerle oluşturulduklarından, kural setlerinin geçerliliği oldukça yüksektir.
Ancak veri merkezleri gibi 15’in üzerinde sistemin onlarca farklı teknolojiyle harmanlandığı, karmaşık altyapılardan oluşan yapılarda, standartların bütünsel geçerliliğini sağlamak çok daha zordur. Seçtiğiniz bir veri merkezi standardı, bazı projelerde ciddi uyumsuzluklar yaratabilir; ayrıca iş sürekliliği veya verimlilik açısından her zaman optimum çözüm üreteceği de garanti edilemez.
Daha önce de vurguladığımız gibi, günümüzde altyapı ihtiyaçları sürekli evrilmekte; yenilikçi ürün ve yaklaşımlar sahada hızla karşılık bulmaktadır. Oysa standartlar genellikle 5 yılda bir güncellenir ve yenilikçi çözümlerin bu döngülere dahil olması zaman alır. Bu nedenle sadece tek bir standardı körü körüne takip etmek yerine, birden fazla standardın temel ilkelerini kıyaslayarak öğrenmek çok daha sağlıklı ve faydalı bir yaklaşımdır.
Bir standartta verilen normun, hangi koşullarda ne tür avantajlar sunduğunu analiz ederek kullanmak, daha gerçekçi ve projenin özgün ihtiyaçlarına uygun kararlar vermenizi sağlar. En ideal kural seti ise çoğu zaman, farklı standartların kesişiminden doğan özelleştirilmiş bir sentez olacaktır. Üstelik bir standartta yer alan, diğerlerinde olmayan ilave normlarla kural setinizi zenginleştirmek de daha kapsayıcı ve etkin bir yapı kurmanızı sağlar.
Bir veri merkezi tesisi, genellikle 1–2 yıllık bir inşaat ve devreye alma sürecinin ardından operasyon ekiplerine teslim edilir. Bu noktadan itibaren, tesisin sahip olduğu altyapı ile bilgi teknolojilerine yüksek iş sürekliliği ve güvenlik sağlayacak şekilde destek olması, temel beklentidir. Bu destek süreci yalnızca birkaç yıl değil, çoğu durumda 25 ila 40 yıl, hatta bina ömrü boyunca devam eder.
Bu uzun süre zarfında, tesisin kurumsal sürdürülebilirliği kritik bir konu haline gelir. Zamanla operasyon personeli değişir, barındırılan BT sistemleri gelişir, kapasite ihtiyacı artar, ticari koşullar değişkenlik gösterir, altyapı bileşenleri yıpranır ve çevresel baskılar büyür. Bu değişkenler, veri merkezinin güvenliğini ve sürekliliğini doğrudan etkileyebilir.
İşte tam bu noktada, sürdürülebilir işletme, değişim karşısında sistemin duyarlılığını en aza indirme ve ortaya çıkan riskleri etkin şekilde yönetme kapasitesidir. Yani yalnızca sağlam bir altyapı değil, aynı zamanda değişimi öngörebilen ve yöneten bir operasyon yetkinliği gereklidir.
Bu nedenle, veri merkezi alanında hangi aşamada veya disiplinde uzmanlaşmış olursanız olun, operasyon ekiplerinin deneyimlerinden, gözlemlerinden ve önerilerinden faydalanmak büyük önem taşır. Hatta onların değişime uyum sağlama çabasına yapacağınız küçük bir katkı bile, tüm tesisin iş sürekliliğine anlamlı bir değer katar.
Veri merkezlerinde barındırılan bilgi teknolojisi donanımları, zaman içinde hem sayısal hem de işlevsel olarak değişime uğrar. Kullanım oranları, performans düzeyleri, üzerinde çalışan uygulamalar ve işletim yazılımları sürekli evrilir. Hatta eski nesil donanımlar, yenileriyle değiştirilirken; modüler yapılar sayesinde yeni salonlar açılır, altyapıya yeni cihazlar eklenir. Bu nedenle veri merkezlerinin altyapısı doğası gereği yüksek derecede dinamik bir yapıya sahiptir.
Bu dinamik yapının sürdürülebilir şekilde yönetilmesi—özellikle yük dengesi, kapasite planlaması, altyapı verimliliği, soğutma ihtiyaçları, ürün ömrü yönetimi gibi konularda—yalnızca ölçüm noktalarından alınan veriler ve bu verilerden üretilen anlamlı bilgiler ile mümkündür.
Aynı şekilde, sapma, alarm ve arıza yönetimi; hata bulma ve problem çözme gibi operasyonel süreçler de yine gerçek zamanlı ve tarihsel veri izleme yoluyla etkili biçimde yönetilebilir. Bu nedenle ölçüm, izleme ve analiz kabiliyeti, bir veri merkezinin yönetim başarısının temelidir.
Bu bağlamda, veri merkezi profesyonelleri; ister tasarım aşamasında olsun, ister ürün seçimi ya da inşaat sürecinde görev alsın, altyapı sistemlerinde ölçüm noktalarının ve bilgi kaynaklarının sistematik biçimde yapılandırılması gerektiğinin farkında olmalıdır.
Her sistem ve ekipman için kullanılacak ölçüm noktaları, bu noktalardan elde edilecek verilerin nasıl bilgiye dönüştürüleceği ve bu bilgilerin kontrol ve izleme sistemlerine entegre biçimde projelendirilmesi, tesisin işletme verimliliği açısından hayati önem taşır.
Veri merkezi projelerinde, test ve işletmeye alma faaliyetleri (commissioning) kritik bir öneme sahiptir. Yeni bir veri merkezi yapımı tamamlandığında, tesisin tesis yönetimi ekibine devriyle birlikte operasyon başlar. Bu aşamada bilgi teknolojisi donanımları devreye girer ve üzerlerinde çalışan uygulamaların kesintisiz hizmet sağlaması beklenir. Kritik tesislerde bu hizmetin 7/24 sürdürülmesi, yapılan yatırımın sağladığı en büyük değeri temsil eder.
Ancak bu sürekliliğin sağlanabilmesi için altyapıda oluşabilecek herhangi bir sorunun hizmeti kesintiye uğratmadan giderilmesi gerekir. Bu nedenle test ve işletmeye alma çalışmaları, yalnızca teslimat sonrası değil, yapım sürecinin her aşamasında yürütülmeli; projenin zaman çizelgesini, maliyetini ve kalitesini doğrudan etkileyecek şekilde planlanmalıdır.
Veri merkezi projelerinde görev alan tüm profesyoneller—ister planlama, tasarım, yapım ister işletme aşamasında olsun—test ve devreye alma süreçlerinin prensiplerini, işleyişini ve kazanımlarını iyi bilmek zorundadır. Her disiplinin veya sağlanan her sistemin, bu sürece uyumlu olacak şekilde planlanması ve aktivitelere entegre edilmesi gereklidir.
Aksi halde, sistemin yalnızca teknik olarak değil, operasyonel olarak da hazır hale getirilmesi mümkün olmaz; bu da ilerleyen süreçlerde kesintilere, performans sorunlarına ve yüksek maliyetli düzeltmelere yol açabilir.
“Prosedür” terimi, belirli bir süreci sistematik biçimde yönetmek amacıyla izlenen adımlar dizisini ifade eder. Etkili bir prosedür, yalnızca teknik akışı değil; iş akışı, paydaş koordinasyonu, kilometre taşları, geçiş şartları, sorumluluk paylaşımı, değişim yönetimi, zaman, bütçe ve kalite kontrolü gibi birçok kritik başlığı da kapsamalıdır.
Bir veri merkezi profesyoneli olarak, sunduğunuz değeri uzun vadede koruyabilmek ve artırabilmek için—özellikle de hızla evrilen teknolojiler, değişen iç ve dış koşullar, artan yük yoğunluğu ve sıkılaşan verimlilik beklentileri karşısında—yaptığınız işleri belirli prosedürler altında tanımlamanız şarttır. Bu sayede performansınızı izleyebilir, bir sonraki projeyi daha az hatayla ve daha yüksek kaynak verimliliğiyle tamamlayabilirsiniz. Aynı zamanda yeni ekip üyelerinin projeye katılımı da standartlar üzerinden yönetilebilir, kalite riski minimize edilir.
Nitekim büyük ölçekli veri merkezi yatırımcılarının dikkat ettiği ilk konu çoğu zaman ürün ya da hizmet kalitesi değil, operasyonel prosedürlerinizin netliği ve uygulanabilirliğidir. Eğer prosedürel yaklaşımınız yeterince güven vermezse, sağladığınız ürün veya hizmetin teknik mükemmeliyeti ikincil konuma düşer.
İnternetin yaygınlaşması ve kişisel bilgisayarların hayatımıza girmesiyle birlikte, artık herkes bir tür kişisel arşive—bir tür kütüphaneye—sahip. Kimi zaman ilk doğum fotoğraflarıyla başlayan bu arşivler, zamanla çok yönlü dijital koleksiyonlara dönüşüyor.
Veri merkezi sektöründe ise her tesis, tasarlandığı dönemin en ileri teknolojisini yansıtan benzersiz bir eser niteliği taşır. Dolayısıyla bu sektörde görev alan profesyonellerin, zaman içinde tasarım, inşaat ve işletme aşamalarında oluşan geniş bir dokümantasyon arşivine sahip olması kaçınılmazdır.
Bu belgelerin bir kısmı bireyin kendi üretimi olsa da, büyük bölümü disiplinler arası paydaşlarla birlikte yürütülen çalışmalardan doğar. Zamanla uzmanlık alanı çeşitlendikçe, bu arşiv daha da katmanlı bir hâle gelir. Özellikle birbirine entegre çalışan 15'ten fazla sistemin bulunduğu veri merkezi altyapılarında proje sayısı arttıkça, belge çeşitliliği ve yoğunluğu da artar.
Bu noktada ihtiyaç duyulan şey, yalnızca arşiv değil, aynı zamanda yeniden kullanılabilir, hızlı erişilebilir ve sürdürülebilir bir bilgi kütüphanesidir.
Kütüphanenizi oluştururken şu kriterlere göre sistematik yapı kurmanız faydalı olacaktır:
Tarih ve proje ölçeğine göre sıralama
Sistem ve alt sistem kırınımlarına göre klasörleme
Kullanılan teknolojilere göre etiketleme
Tek hat diyagramları, teknik çizimler, hesaplama tabloları, ürün seçim çıktıları gibi belgelerin ayrı ayrı erişilebilir şekilde sınıflanması
Proje toplantı notları ve kişisel gözlemlerinizin arşivlenmesi, neden–sonuç ilişkisi kurmak açısından büyük bir bilgi hazinesi sunar.
Yakın gelecekte kişisel yapay zeka asistanlarınız bu kütüphaneler üzerinde arama ve analiz desteği sağlayacak olsa da, şimdiden organize ve kullanıma hazır bir yapı kurmak, uzmanlık değerinizin kalıcılığını ciddi ölçüde artıracaktır.
Kapsamlı bir şekilde oluşturulmuş bir bilgi kütüphanesi, yeni bir projeye başlanırken ya da mevcut bir projede değişiklik yapılacağı zaman hafızayı tazeleyen bir başlangıç paketi görevi görür. Bu da işe daha yüksek motivasyon ve özgüvenle başlamanızı sağlar.
Veri merkezi projelerinin başarıya ulaşmasında, daha önce bahsedilen “şelale (waterfall)” proje yönetimi yaklaşımı kritik bir rol oynar. Her başarılı veri merkezi projesi, etkin bir belge ve değişiklik yönetimi sistemiyle başlar ve bu süreç tesisin işletme süresince devam eder.
Bu belgelerden bazıları, projenin gidişatını belirleyen kilometre taşı (mil taşları) niteliğindedir. İlgili komiteler tarafından onaylanmadan bu belgelerin bir sonraki aşamaya aktarılması, projenin başarısızlıkla sonuçlanmasına ve ciddi maddi-manevi kayıplara yol açabilir.
İş olurluluk (feasibility) raporu ile başlayan yatırım süreci, bu belgelere dayanarak oluşturulan proje özeti ile yatırım girişimine dönüşür. Ardından gelen Tasarım Temeli (Basis of Design), Kavramsal Tasarım, Yerleşim Koordinasyonu, Detay ve Konstrüksiyon Tasarımı, Uygulama Projesi, Test ve İşletmeye Alma Dokümantasyonu, İşletme ve Bakım El Kitapları, Standartlar ve Bakım Prosedürleri gibi belgeler; birbiriyle bağlantılı şekilde, prosedür önceliği gözeterek sıralı olarak ilerler ve bir sonraki belge kümesini yönlendirir.
Veri merkezi profesyonelleri, genellikle bu aşamaların bir ya da birkaçında görev alarak ana ya da ara belgelerin oluşturulmasında katkı sağlarlar. Bu süreçte hem bütünsel bakış açısı hem de prosedürel disiplin, belge yönetimi açısından vazgeçilmezdir.
Burada en kritik nokta, her kilometre taşı belgesinin içeriğinde yer alan bilgilerin değişmezlik prensibiyle ele alınmasıdır. Çünkü bu belgeler, bir sonraki aşamanın teknik detaylarını belirler. Dolayısıyla, herhangi bir onaysız değişiklik; tasarım ve yapımda gerçekleştirilmiş tüm çalışmaları geçersiz kılabilir, zaman kaybına, bütçe aşımlarına ve kalite düşüşüne neden olabilir.
Bu yüzden klasik proje yönetimi yaklaşımlarında yer alan değişiklik yönetimi stratejileri, veri merkezi projelerinde çok daha sıkı şekilde uygulanmalıdır. Zorunlu değişiklikler risk olarak değerlendirilir, gerekirse maliyetlerine katlanılır ve kararlar mutlaka belgelenmiş süreçlerle alınır.
Veri merkezi profesyoneli olarak, bu belgesel disiplini benimsemek ve sürece katkı sağlamak; sunulan hizmetin kalitesini artıracağı gibi, profesyonel itibarınızı da güçlendirecektir. Çünkü onaysız küçük bir değişikliğin bile büyük performans ve maliyet sorunlarına yol açabileceğini bilen bir uzman, her projede ayrıcalıklı konumda yer alır.
Yenilikçilik ve değişen teknoloji ihtiyaçlarına uyum, veri merkezi projelerinde sıklıkla farklı sistemlerin, ürünlerin veya uygulama biçimlerinin tercih edilmesini beraberinde getirir. Bunun yanı sıra proje sürecinde teknik sınırlamalar ya da değişiklik talepleriyle de karşılaşmak olağandır.
Bu tür seçim ve değişiklik önerilerinde, alınacak kararın yatırım geri getirisi (ROI) açısından değerlendirilmesi büyük önem taşır. Kararın artı ve eksilerini ortaya koyarak objektif bir analiz sunmak, yalnızca teknik anlamda değil, stratejik değer yaratma açısından da katkınızı artıracaktır.
Unutulmamalıdır ki çoğu durumda bu kararlar bireysel olarak verilmez. Genellikle ilgili paydaşlardan oluşan bir onay komitesi süreci yönlendirir. Bu nedenle sizin sunduğunuz herhangi bir öneride, mutlaka yatırım getiri analizine yer verilmesi beklenir. Bu yaklaşım, önerinin komite nezdinde ciddiyetle değerlendirilmesini sağlar ve karar vericilerin önerinizi kendi bakış açılarına göre objektif şekilde analiz edebilmesine olanak tanır.
Aynı anlayış, başkalarının önerileri üzerinde fikir beyan ederken de geçerlidir. Kendi disiplin ve uzmanlık alanınızla katkı sağlarken, yatırım geri dönüşü perspektifini koruyarak hareket etmek, teknik yorumunuzu yönetsel zeminde değerli hale getirir.
Veri merkezlerinin giderek artan enerji tüketimi ve çevresel etkisi, sürdürülebilirlik odaklı stratejilerin kaçınılmaz hale gelmesine neden olmuştur. Yüksek güç yoğunluklarıyla çalışan bu tesisler, yalnızca teknolojik değil aynı zamanda ekolojik olarak da optimize edilmelidir. Karbon ayak izinin azaltılması, enerji verimliliği hedeflerinin benimsenmesi ve doğal kaynak tüketiminin sınırlandırılması artık hem yasal zorunluluk hem de kurumsal sorumluluk kapsamında değerlendirilir.
Bu kapsamda enerji stratejileri; yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş, enerji verimliliği yüksek altyapı bileşenlerinin kullanımı, otomasyon destekli soğutma ve yük yönetimi çözümleriyle şekillenir. PUE (Power Usage Effectiveness) gibi performans göstergeleri, enerji stratejilerinin başarısını ölçmek için kullanılırken, su tüketimi (WUE), karbon yoğunluğu ve atık yönetimi gibi ek parametreler de çevresel etkiyi izlemek açısından önem kazanır.
Etkin bir çevresel strateji, sadece tasarım aşamasında değil, işletme sürecinde de sürekli gözlem, veri analizi ve iyileştirme yaklaşımı gerektirir. Operasyon ekiplerinin çevre dostu uygulamaları benimsemesi, yatırımcıların yeşil veri merkezi sertifikalarına yönelmesi ve kurumların çevresel performansı pazarlama değeri olarak kullanması, çevre stratejilerini teknik bir gereklilikten stratejik bir avantaja dönüştürmektedir.
Veri merkezlerinde enerji verimliliğini ve ekipman ömrünü etkileyen kritik faktörlerden biri, iklimlendirme sistemlerinin ne kadar etkin yönetildiğidir. Ancak çoğu zaman, iklimlendirme performansı büyük sistem yatırımlarıyla değil, doğru hava yönlendirme çözümleriyle optimize edilebilir. Bu yazıda, bir veri merkezi ortamında yapılan basit bir fiziksel düzenlemenin —CRAC üniteleri için platform çevresinin açık veya kapalı olması— sistem performansı üzerindeki etkisini CFD analizleriyle inceledik.
Yazar: Hasan İlhan - Kıdemli Veri Merkezi Yöneticisi, Karayolları Genel Müdürlüğü
Veri merkezleri dijital toplumumuzun bel kemiğidir ve görev açısından kritik altyapı olarak kabul edilir. Yapay Zekanın gelişimi ve her geçen gün artan kullanımı ülkeleri ve şirketleri yeni veri merkezleri ve altyapı kurmaya yönlendiyor. Türkiye’de hâlihazırda 250 megavat düzeyinde olan veri merkezi yatırımlarının 2030 yılına kadar 1 gigavat seviyesine çıkarılması ve sürekli enerji altyapısına sahip veri merkezi bölgeleri oluşturulması planlıyor*. Peki, profesyoneller bu merkezleri yönetmenin sürekli değişen karmaşıklıklarına nasıl ayak uydurabilir?
Yazar: Siemens
Schneider Electric’in Elektrik 4.0 vizyonu, elektrifikasyon ve dijitalleşmeyi birleştirerek enerji yönetimini daha verimli, güvenli ve çevreci hale getiriyor. EcoStruxure™ platformu sayesinde enerji tüketimi gerçek zamanlı izlenip optimize ediliyor, bakım süreçleri öngörülebilir hale geliyor.
Yazar:Schneider Electric
Data Center Network Türkiye, ulusal çapta veri merkezi ve IT profesyonellerini bir araya getiren bir topluluktur. 5000'in üzerinde takipçisi olan topluluğun siz de bir parçası olmak, eğitimlere katılmak, güncel gelişme ve haberler hakkında bilgi almak, sektördeki iş ilanlarını görüntüleyebilmek, fiziki ve online etkinlikler aracılığıyla meslektaşlarınızla buluşmak ister misiniz? Kariyerinizde bir üst basamağa çıkmak ve topluluk içinde aktif yer alabilmek için bize ulaşın.